Lozan Antlaşması: Türkiye için Dönüm Noktası mı, Yoksa Tartışma Başlangıcı mı?
Bilim & Teknoloji

Lozan Antlaşması: Türkiye için Dönüm Noktası mı, Yoksa Tartışma Başlangıcı mı?


17 May 20255 dk okuma26 görüntülenmeSon güncelleme: 22 June 2025

Lozan Antlaşması, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunda kritik bir rol oynamış, ancak günümüzde de tartışmaları süren bir konu olarak karşımıza çıkıyor. 24 Temmuz 1923'te imzalanan bu antlaşma, bir önceki Sevr Antlaşması'nın yerine geçerek Türkiye'nin bağımsızlığını ve toprak bütünlüğünü büyük ölçüde güvence altına almıştır. Ancak, bazı kesimler Lozan'ın çözemediği sorunların, özellikle de Kürt meselesinin, günümüzde hala devam ettiğini savunuyor.

Lozan'ın Tarihi Önemi ve Tartışmalı Yönleri

Lozan Antlaşması, Türkiye'nin uluslararası arenada tanınmasını sağlayan temel belgelerden biridir. Antlaşma, Türkiye'nin sınırlarını çizmiş, azınlık haklarını düzenlemiş ve Osmanlı İmparatorluğu'ndan kalan borçların paylaşımını belirlemiştir. Ancak, antlaşmanın bazı maddeleri, özellikle de Kürtlerin durumuyla ilgili olanlar, zaman zaman eleştirilere neden olmuştur. Merdan Yanardağ'ın belirttiği gibi, Lozan görüşmelerinde Kürtlerin temsilcileri yer almış olsa da, emperyalist güçlerin engellemeleri nedeniyle Kürt sorunu tam olarak çözülememiştir.

Bu durum, günümüzde bazı çevrelerde Lozan'ın yeniden tartışılması gerektiği yönünde görüşlerin ortaya çıkmasına yol açmıştır. Ancak, Lozan'ın tartışılması, Türkiye Cumhuriyeti'nin temel niteliklerinin ve kazanımlarının da sorgulanması anlamına gelebileceği endişesi taşımaktadır.

Türkiye Kamuoyunda Lozan Algısı

Türkiye kamuoyunda Lozan Antlaşması genellikle tartışılmaz bir metin olarak kabul edilir. Bu durumun temelinde iki önemli argüman yatmaktadır: Birincisi, Lozan'ın Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş belgesi olmasıdır. İkincisi ise, Lozan sayesinde Türk halkının egemen bir ulus olarak tanınmasıdır. Bu nedenle, Lozan'ın gerisine düşülmesi, Türk halkının egemenliğinin ve bağımsızlığının tartışmaya açılması olarak algılanmaktadır.

Ancak, bazı kesimler Lozan'ın eksikliklerinin giderilmesi ve Kürt sorununun çözümü için cesur adımlar atılması gerektiğini savunmaktadır. Bu görüşe göre, kalıcı bir barışın sağlanması için Lozan'ın çözemediği sorunların yeniden masaya yatırılması gerekmektedir.

Kalıcı Barış ve Ortak Gelecek Arayışı

Türkiye'de sadece Türkler ve Kürtler yaşamıyor. Kendisini farklı biçimlerde tanımlayan dikkate alınması gereken azınlıklar da vardır. Barış hangi amaçla sağlanacaktır? Türklerin ve Kürtlerin sağlanmak istenen birliğinin amacı nedir? Yalnızca bölgemizde değil, öyle anlaşılıyor ki tüm dünyada haritalar ne yazık ki yine cetvelle yeniden çiziliyor. Dünya siyasal haritası tamamıyla yeniden kurgulanıyor. Bu durumda öyle anlaşılıyor ki Kürtler, güçlerini Türklerle birleştirmezse bölgede büyük emperyalist güçlerin elinde bir araç olarak kalacaklardır. Bu kesindir. Belki adlarıyla anılacak bir toprak parçası olacaktır, fakat tek başlarına veya başka bir devletin himayesinde hiçbir zaman özgür olamayacaklardır. Bu durumda Türk halkı da gücünü Kürt halkıyla eşitlik ve özgürlük temelinde birleştirip gerçek bir halklar birliği kurmaya yönelmezse bölgede büyük emperyalist güçlerin baskısı altında un ufak edilme tehlikesi ile karşı karşıyadır. İki halkın birliği, her iki halkın özgür geleceği için yaşamsal olmuştur.

Kürtlerin eşit ve özgür bir halk olarak kabulü, Türk halkının egemen bir ulus olarak özgürleşmesinin de koşulu olarak karşımıza çıkıyor bu durumda. Bunun bilincinde ve sorumluluğunda düşünmek ve karar vermek gerekiyor. İki halkın kaderi tarihte birbirine bu kadar bağlanmamıştı. Bu kader birliğinin çerçevesi, yukarıda söylediklerimizde de anlaşılacağı üzere her bakımdan anti-emperyalisttir. Kürt ve Türk halklarının ortak yeniden kuruluşunu bölgede yayılmacı emellere bağlanamaz. Bu, iki halkın birliğinin tarihsel zorunluluğu tarafından kendiliğinden temellendirilmektedir. Tersi bir yönelim, amaçlanan birliğin temeline baştan dinamit yerleştirmek anlamına gelir. Bu zaten eşitlikten ve özgürlükten yana olan ve demokratik bir cumhuriyet kurmaktan başka çıkarı olmayan her iki halkın özgürlükçü özüne de aykırıdır.

Sonuç olarak, Lozan Antlaşması'nın Türkiye Cumhuriyeti için önemi tartışılmazdır. Ancak, antlaşmanın eksikliklerinin giderilmesi ve kalıcı bir barışın sağlanması için cesur adımlar atılması gerekmektedir. Bu adımlar, Türk ve Kürt halklarının eşitlik ve özgürlük temelinde bir araya gelerek ortak bir gelecek inşa etmelerini sağlayacaktır. Aksi takdirde, bölgedeki emperyalist güçlerin oyuncağı olmaktan kurtulmak mümkün olmayacaktır.